Kizil simsekler, solucanlar gibi kivriliyor, rüzgâr tozu topragi savuruyordu. Süvariler, birer gülle gibi yere düsen yagmur damlalarindan sirilsiklam halde atlarina bindiler. Alay komutaninin "Ileriii!" demesiyle Karayel, bir rüzgâr gibi esti ve kavaklarin arasindan görünmez bir yel gibi geçti. Kursunlar vizildiyor, atlarin nallarindan çikan gürültü, bir haykiris gibi etrafa dagiliyordu. Top gülleleri süvarilerin ortasina, önüne ardina düsüyor, kimi atlar açilan gediklere yuvarlaniyor, askerler topraga karisiyordu.
Derken bir patlama daha oldu ve Karayel kendini bir anda yerde buldu. Karsi tepeden gelen bir top güllesi, önünde koca bir gedik açmis, Karayel açilan çukura yuvarlanmisti. Sarapnel parçalari saplanan bedenini kaldirmaya çalisirken sirtinda Mehmet Efe'nin olmadigini fark etti. Etrafina bakininca sahibinin biraz ileride topragin koynunda aciyla yattigini gördü.
Ömür Kurt, Sakarya Muharebesi'nden düsmanin yurttan atilmasina kadarki süreçte Millî Mücadele'ye katilan bir atin öyküsünü, tarihi gerçeklere dayanarak, esine az rastlanan bir bakis açisiyla anlatiyor.